30 Ekim 2009 Cuma

Gerçeğin İçine Giriş


GERÇEĞİN İÇİNE GİRİŞ
Doğru gerçeğin ifşasında “dünyalar” adı verilen seviyeler vardır
Gerçeğin araştırmasındaki gelişim tam bir maceradır
Atamız İbrahim ile nerede tanışmamız mümkündür?
Hepsi insanın içinde mühürlenmiştir. Değişim sadece kaynağa doğru yükselme ile mümkündür
Biz gerçekliği yönetebilecek miyiz, onunla dengede olabilecek miyiz?
Bu yöntemde, doğru gerçeğin ifşasında, dünyalar adı verilen dereceler vardır. Nitekim araştırmacılar bilimsel ölçme aletlerini, bir mikroskobu veya bir teleskopu kullanarak madde yapısının daha derinine gidebilirler, daha derine inebilir veya daha da büyük uzaklıklara gidebilirler, öyleyse bu gerçeklik araştırmaları, Kabala’nın Bilgeliği ile de yapılabilir, maddenin, düşüncenin ve gerçeğin en derinine inilebilir. Bu araştırmanın derecelerine dünyalar denir. Bu dünyaların içine yükselirken çok fazla sürpriz bulunur.
Ben gerçeklik çalışmasında ki gelişimin tam bir macera olduğunu söylerdim. Kişi hissetmeye başlar ve kendisinin geleceğini ve geçmişini görmeye başlar, çünkü birden bire orada zaman olmadığını keşfetmiştir, ama var olan bütün bu şeyler ve kişi zamanın ekseninde fiilen hareket eder. Kişi şu anda içinde bulunduğu aşamanın bile ötesine, geri veya ileri gidebilmenin mümkün olduğunu fark eder ve bütün gerçeklik, kişinin etrafındaki bütün insanlar, o kişinin ilerleyebileceği hızın zamanına bağlı olarak yaşarlar, bir yıl içinde birkaç bin yıl gelişebilir veya geri gidebilirler.
İşte bu nedenle zaman içinde ani sıçramaları yapabilen insanlara peygamber adı verilir. Bu onların çılgın hayal güçleri var demek değildir, ama öyle ki onlar ileri doğru birkaç seviye gelişmişlerdir ve onlar bütün insanlığın gelecekte deneyimleyeceği o gerçekliğin içindedirler. Böylece onlar bize hissettiklerini anlatırlar. Onlar aynı zamanda iyi tarihçiler olabilirler, bizim zaten bulunduğumuz durumdan geriye doğru giderek, onları tekrar yaşayarak ve onlar hakkında bize anlatarak.
Kabala kitapları da aynı yolla yazılmıştır. Örneğin, İbrahim buradan oraya gitti, şöyle insanlar ile tanıştı, şu söyledi, bunu yaptı. Ben nasıl biliyorum? Çok basit – çalışan, zaman ekseninde geriye dönen ve bir aşamaya ulaşan Kabalistler sayesinde, örneğin İbrahim ile aynı dereceye ve aynı duruma, ondan sonra bize gerçeklik hakkındaki her şeyi anlatırlar; o onun içinde mevcut, onun bütün detaylarının içinde. Onun, o durumdaki bütün izlenimlerini gerçekten alabilir ve onları bize aktarabilir. Biz problemimiz ise, aynı macerayı, olduğu heyecanı ile biz yaşayamadığımız için, onu doğru olarak anlayamamaktır. Zamanın ekseninde hareket edebilmenin yanında, Kabalistler aynı zamanda ek güçleri gerçeğe ifşa ederler. İşte bu nedenden dolayı masalların hayaletleri, şeytanları ve melekleri vardır. Bütün bu güçler vardır ve doğayı araştıran ve içine giren bir Kabalist bu güçlerin nasıl işlediğini anlamaya başlar. Kabalist onlarla bağlantılı hale gelir, bize onlar hakkında anlatır ve onları kendisinin kişisel gelişimi ve bizim ortak gelişimimiz için kullanır.
Söylemeye çalıştığım şey şu, gerçeğin içine girmek zor olsa bile, insanın ruhunun tamamını alır, bizim tamamımızı ve bizi mümkün olan her şey ile doldurur. Sonra, gerçeği araştıran kişi ulaşılması gerekeni ortaya çıkarır ve her bir nesil ve durumda neden sorunlar olduğunun gerekçelerini de. Bunun anlamı, bunun sadece teorik bir araştırma veya saf bilim olmadığıdır, ama o an için ve o durumdaki kişi için pratiktir. Kabala’nın Bilgeliği kişiye yardım etmeyi niyet eder. Bu nasıldır? Geleceği ve geçmişi görmeyi mümkün kılarak, kişinin hangi özelliklerinin ilk olarak ortaya çıktığını bilerek veya onu bu dünyaya indiren birçok önceki enkarnasyonu ve ayrıca hangi yoldan gitmesi gerektiğini. Her iki sonu da görerek, kişi bir aşamadan diğerine nasıl geçeceğini zaten bilir. Zaman ekseninde geçtiği her bir detayda, onun üzerine hangi güçlerin işlediğini görebilir, neden şimdi evlenmesi gerektiğini, bu belirli çocuklarla sahip olması gerektiği ve öyle ki her şey önceden kesinleştirilmiş ve saptanmıştır, hiçbir sürpriz olmayacak şekilde. Bunların hepsi bizim dediğimiz şekli ile Reşimot’dan ortaya çıkar veya bilim adamlarının söylediği şekli ile genler olarak ki bunlar bizim iç hazırlıklarımızdır.
Biz bunu çok basit şeyler yardımı ile görüyoruz. Çok küçük yaşta birbirinden ayrılmış iki yetim birbirlerini 30 yıl sonra birden bire buluyor, biri Avustralya’da yaşıyor ve ise diğeri Norveç’de. Sonradan ortaya çıkıyor ki ikisinin de evlendiği kadınların isimleri benzer, çocuklarına da aynı yolla isim vermişler, aynı mesleğe sahipler ve hatta evlerinin sokak numarası bile aynı. Bu gerçekten şaşırtıcı. Bu neden böyle? Bütün bu olayları bir araya getirebileceğimiz bir gerçekliği biz bilmiyoruz. Ama bu neden oluyor? Çünkü biz, doğal özelliklerimiz ile, bize ne olacağını belirliyoruz.
Bu hayattaki bütün durumlar için geçerli, tıpkı psikolojide bilindiği gibi. Örneğin öyle insanlar var ki hep başkaları tarafından ilerletilirler, hep dezavantaj ile sonlanırlar ve öyle insanlar vardır ki tam tersidir. Bu demek oluyor ki insanlar kaderlerini ilkel ve basit bir yol ile oluşturuyorlar. Ama insanlar bir kere kendilerini tanımaya başladılar mı ve onların üzerinde hareket eden güçleri, bütün bu durumlar için önceden hazırlanabilecek duruma gelirler. Kaderden tamamen kaçamazlar, belirli durumlardan geçmek zorundadırlar çünkü her durumda bir şeyler öğrenmeye ihtiyaçları vardır ve gelecekteki amaç için bir şeyler kazanmaya, öyle ki bunu almaya hazır hale gelecekler. Bu nedenle kişi her durumda ne kazanması gerektiğini zaten bildiğinde, bilgi ile ilgili olarak ve deneyim ile, hem acı hem tatlı, kişi kendisini değişen gerçek için hazırlar.
Baal HaSulam’ın Yaratan’ın yüzünün “ifşası ve gizlenmesi” adında çok hoş bir makalesi vardır. Yazdığına göre kişi gerçeğin genel kuralını nasıl yönetmek ile ne kadar çok bilmesine bağlı olarak, yüzünden arkasına kadar, hem iyi hem de kötü yönde, bu miktarda dünyayı tamamen görebilir ve karşı durumda kendisine ne olacağını da.
Ve işte burada biz Kabala’nın Bilgeliği’nin diğer tarafına geliyoruz. İşin aslı şu ki bu dünyaların içinde olduğunu tartıştığımız sadece saf bir bilim olarak gerçeğin bilgisi için tasarlanmadı. Bizler gerçekten dünyaları değiştirebiliriz, onların üzerinde olabiliriz, her gün kendi kaderimizi belirleyebiliriz ve yükselebiliriz. Ve bize olan bütün bu şeyler ve bizi iten bütün güçler sadece bizi gerçekliği yöneteceğimiz bir duruma eriştirmek için, her bir saniye durum ile dengede olabilmemiz için ve dengenin ne olduğunu bilmemiz için olmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder