10 Ekim 2010 Pazar

Kelam Damlası: Kuraklık Deneyimleri


Kuraklık, bizlerin yaşamda karşılaştığımız test anlarının mana yolundaki sembolüdür.

Bir anda kendinizi mali sorunların eşiğinde buluverirsiniz. Ya da çok sevdiğiniz bir arkadaşınızın iftirası ile karşı karşıya kalırsınız. Veyahut çoğumuzun, yaşamımızın belli vakitlerinde kullandığı bir kalıp vardır:" Hep benim mi başıma geliyor?"

Birincisi, inanın hep sizin başınız değildir allak bullak olan.Yeryüzündeki her insanoğlunun kuraklığa mahkum olduğu anlar vardır.İkincisi, kuraklık zamanınızda size inen yargı- ki bu karşılaştığımız sorunu simgeler- sadece ve sadece sizin ruhsal gelişiminiz adına mevcuttur.

Yargısızlık ise durma anıdır. Diğer bir deyişle gelişme yoktur. Şöyle bir insan düşleyin- hatta toplumun kimi katmanlarında mevcuttur bu şahıslar: Maddi sıkıntıları yok, kaygıları yok, beyinlerini kurcalayan "niye burdayım, evren ile alakam nedir?" gibilerinden ruhsal gelişime ışık tutan soruları yok, bir elinde cımbız diğer elinde ayna, umurunda mı dünya misali yaşayan kişiler...Eh burada bir gelişim mevcut mudur sizce? Asla. Çünkü, kendi yaşamınızı da gözden geçirdiğinizde, şunu fark edeceksiniz ki, değişimler, kaoslardan sonra meydana gelir. Ve eğer hayatınızda kaos mevcut ise, bunun öncesinde mutlaka bir yargı vuku bulmuştur ki kuraklık dönemine girmişsinizdir. Tıpkı sürgün deneyimlerinde olduğu gibi, insanın en çok kafasını çalıştırıp çıkış yolları aradığı bir edinim sürecidir bu evre...Ve bunun içindir ki gerek dinler gerekse mana ilmi şunu söyler: "Doğru adam, yargılanır."

Yargılanır çünkü doğru adam Yaratan'ı oynayandır. Onun halefi olarak ruhsal manada tekamülünü tamamlaması adına, ruhen belli aşamalardan geçmesi gerekir. Buna yardımcı olan şey ise karşılaştığı negativiteler ve buna paralel olarak onun, negativite karşısında göstereceği tavırdır.

Somut bir örnek vermek gerekirse, hayatınız boyunca dedikoduyu sevdiniz diyelim. Belki kendi içinizde bunun zararsız olduğunu düşündünüz. Ve bir gün, evrene yolladığınız bumerang size "yargı" olarak geri döndü. ( Unutmayın, Tanrı sizi yargılamıyor, kainat formülleri gereğince siz yargıyı üzerinize çekiyorsunuz!) Çok güvendiğiniz bir arkadaşınız, kimsenin bilmemesi gereken bir sırrınızı "dedikodu" yaparaktan ortalığa yaydı ve bu sizde o kişiye karşı bir öfke, çevreye karşı ise utanç duygus uyandırdı. Bu kuraklık döneminizde, yapacağınız iki seçenek mevcuttur: Ya arkadaşınızla kötü bir şekilde ilişkinizi keser atar ve eski tas eski hamam hesabı, diğer şahıslarla bu kez onun dedikodusunu yapmaya devam edersiniz (ki bir başka yargıyı üzerinize çekmenize vesile olur) veya yaşadığınız edinimden bir ders çıkartıp kendinizi ıslah edersiniz. Ve ıslah ettiğiniz noktada ruhsal manada ufak bir aşamayı da katetmiş olursunuz. Bu ufak adımların toplamında ise ışık daha da büyüyerek hayatınıza pozitivite saçar.

Negatif eğilimleriniz Tanrı tarafından yargılanmaz çünkü negativitenin kendisi aslında yargıdır. Ve bir yargıyı üzerinize çektiyseniz, bunun ıslahı da sizin elinizdedir.Hani dinlerde söylenen hoş bir söz vardır: Tanrı, kaldıramayacağından fazlasını insana vermez. İşte, bu sözün arka planındaki mana burada yatmaktadır. Kısacası, başınıza gelen yargı, sizin sahip olduğunuz negativitenin değişmesi adına yine sizin tarafınızdan yaşamınıza girmektedir.Ayağınızı vuran bir ayakkabınız olduğunu düşünün: Ya ayakkabıyı çıkarır ya da yeni ayakkabı alırsınız. Fakat o ayakkabı ile yol gidilmeyeceğinin bilincindesinizdir. Çünkü siz gelişmişsinizdir lakin ayakkabı aynı kalmıştır.

Sabırsız insanlar yaşamlarının büyük bölümünde sabretmek zorunda kaldıkları bir şeylerle karşılaşırlar. Çabuk öfkelenen kişilerin çoğu bu öfkeyi güdüleyecek olayları üzerlerine çeker. Ve çoğumuz burada reaktiv yolu tercih ettiğimiz için, yargı da peşinden gelip bizi kuraklık dönemine iter. Ta ki biz bu negatif eğilimimizi ıslah edene kadar. Islah olunduğu vakit, yargı bir daha uğramaz. Çünkü, ruh, o belli konudaki eksikliğini tamamlayıp, ışığı saçarak, tekamül yoluna devam etmektedir.

BURCU AŞÇI