10 Nisan 2010 Cumartesi

Bilge Katresi: Tanrı'nın Dört Sorusu


Yahudilik’te Tanrı nezdinde neyin önemli sayıldığı konusundaki inanç nedir?Talmud’da bu konu ile ilgili çok ilginç bir cevaba rastlanır.


Talmud’un bu bölümünde Rav’lar, kişi öldükten sonra ilahi adalet önüne çıktığında ona sorulacak ilk sorularla ilgili tahminler yürütmektedirler.


Okumaya devam etmeden önce bir ara vererek, Rav’ların kişiye ne gibi sorular sorulabileceği hakkındaki fikirleri ile ilgili kendi tahminlerinizi not edin.


İlk sorunun inançla ilgili olacağını düşünmüş olabilirsiniz: “Tanrı’ya inanır mıydın?” veya geleneklerle ilgili olarak: “Yahudi bayramlarını ve kaşerut’un gereklerini harfiyen yerine getirir miydin?” Halbuki Rav’lara göre ilk sorulabilecek soru: “İşlerini dürüstlükle yürüttün mü?”


Rav’ların anlayışına göre, düzgün bir yaşam (Tanrı korkusunun hissedildiği bir yaşam), başkalarına karşı, özellikle parasal konularda, dürüst davranmaktan geçer. Eğer bu soruya olumlu bir cevap verilemezse, inanç ve geleneklerle ilgili cevaplar hiçbir şekilde Tanrı’yı tatmin etmeyecektir.


İkinci soru: “Tora’yı anlamak, çalışmak için zaman ayırabildin mı?”


İyilik yapma isteği, iyi olmayı garantilemez. Tanıdığınız, ancak hoşlanmadığınız insanları bir düşünün. Onlar kendilerini kötü olarak mı görürler acaba? Çok kötü şeyler yapmış olsalar da, onlar kendilerini herhalde böyle görmezler. İnsanlar, çoğunlukla, yaptıkları ile değil, yapmaya niyetlendikleri ile kendilerini ölçtükleri için, bu kişiler kendilerini herhalde iyi olarak görürler.


Yahudi geleneklerine göre Tora’da, Talmud’da ve Yahudi yasalarında, iyi bir insan olmanın kesin kuralları vardır. Eğer bu kitapları okuyup anlamadıysanız, bir ahlak sorunu belirdiğinde Yahudiliğin bu konuda neyi doğru kabul ettiğini bilmeniz mümkün olmayacaktır.


Üçüncü soru: “Bir aile kurmaya çalıştın mı?”


Herkes evlenmeyebilir. Evlenenlerin hepsinin de çocuğu olmayabilir (çocuğu olmayanların evlat edinecekleri ümit edilir...). Ancak aile kurmaya verilen bu önem başlangıçtan beri Yahudiliğin bir özelliği olmuştur. Tora ayrıntılı bir şekilde Avraam ile Sara’nın bir çocuk sahibi olmak için sarfettikleri çabaları ve daha sonra Avraam’ın oğlu İzak için uygun bir eş bulma girişimlerini anlatır. Atalarımız bir aile kurmaya neden bu kadar önem vermişlerdi? Tanrı’ya ve O’nun adaletle ilgili buyruklarına olan inançlarını onlar öldükten sonra dahi nesilden nesile aktaracak insanlar olacağını garantilemek için. (“Doğru ve adil olanı yaparak yolumda yürümeyi oğullarına ve soyuna buyursun diye Avraam’ı seçtim” – Bereşit, 18:19). Aile kurmak, hayırseverliğe ve “dünyayı düzeltmeye” kendini adama gibi Yahudiliğin temel öğreti ve çabalarının nesilden nesile aktarılmasını güvence altına alacaktır. Çoğu kişi için de evlenmek ve çocuk sahibi olmak onları daha iyi insanlar haline getirir. Diğer taraftan çocuğu olmayan insanlar da amaç ve ülkülerini yeğenleri ve arkadaşlarının çocukları gibi yollarla gelecek nesillere aktarabilirler.


Dördüncü soru: “Dünyanın kurtuluşu için ümit beslemeyi sürdürdün mü?”


İlk üç soru “mikro”kapsamlıdır ve şahsa yöneliktir. Dürüst oldun mu? Tora’yı okudun mu? Aile kurmaya çalıştın mı? Eğer Yahudilik sadece şahısla ilgilenmiş olsaydı, bu sorulara verilecek olumlu cevaplar yeterli olacaktı. Ancak Yahudilik aynı zamanda tikkun olam’la da ilgilenir: Tanrı’nın idaresi altındaki dünyayı düzeltmek. Bu buyruk Yahudi’yi kendi veya aile yaşamının ötesinde bir boyutta düşünmeye zorlar. Bu dünyayı daha ahlaklı bir yer haline getirme yükümlülüğümüz vardır. Kendi yaşam süremiz içinde mükemmelliğe erişeyeceğimizin bilinci bile yapabileceğimizi yapmaktan bizi azletmez. Rabi Tarfon’un öğrettiği gibi, “[Dünyayı mükemmelleştirme] görevini tamamlamak zorunda değilsin, ancak [yapman gereken herşeyi yapmak] tan da kendini alıkoymaman gerek.” (Pirkei Avot 2:21). ***

Yaşamın Kıyısından: SÜPÜRGESİZ YAŞAMLAR


Çoğumuzun sürekli işittiği bir deyimdir "saçını süpürge etmek." Annelerimiz, babalarımız, bilhassa kadınlar kocalarına sürekli kullanır bu "yalan" kokan sözcük dağarcığını. Yalan diyorum, çünkü burada verilmek istenen mesaj şudur: " Ben her şeyi senin için yaptım." Koca bir yalan...
Gelin, hiçbirimizi kandırmadan ama öncelikle kendinizi kandırmadan bir konuşma yapalım.
Kimse, hiç bir şeyi bu hayatta bir başkası için yapmaz.
Nasıl mı?
Örneğin, kocanız on çeşit yemek seviyor. Yapmak zorunda değilsiniz ve esasen hoşlanmıyorsunuz da. Fakat yapıyorsunuz. Seneler sonra adamın gidiş anında olanca kırılmışlığınızla "ama saçımı süpürge edip sana on çeşit yemek yaptım." diyorsunuz. Şimdi söyleyin, o yemekleri gerçekten kocanız yiyeceği ve yerken onun alacağı hazzı düşünerek senelerce gerçek bir ihtiras ile mi yaptınız yoksa...Adam böyle bir adam, aman söylenmesin, hazır bir tane herif bulmuşum elimden gitmesin, ben görevimi iğfa edeyim diye mi yaptınız? Doğru konuşalım, son söylediğim ağır basar. O halde, siz kendinizi yine kendi çıkarınız için senelerce "egonuza" süpürge ettiniz. Adam şimdi gitmek isteyince hiç bunu öne sürmeyin çünkü gidişini hazmedemeyen de "egonuzdan" ibarettir:)
Sevgiliniz var ve en güzel halinizle onunla buluşuyorsunuz. Onun sevdiği tarzda giyiniyor, sürekli kilonuza dikkat ediyor ve her daim incecik zarif görünüyorsunuz. Ne diyeceksiniz adama? "Ama ben hep senin için yaptım." Hayır...Siz, sevdiğiniz kişinin sizi görünce yüzünde oluşan o şehvani gülümseyişi görerek mutlu olduğunuz için yaptınız. Yani kimin için? Yine kendiniz için:)
Arkadaşınız var. Her sıkıştığında yanındasınız, gerek maddi gerekse manevi olarak hep destekçisi oluyorsunuz. Ve gün geliyor aslında arkadaşınızın size o kadar da değer vermediğini, bir nevi kullandığını anlıyorsunuz. Ve başlıyorsunuz yarı öfkeli yarı ağlamaklı "süpürge ettim" nidalarına.Ama, onca zaman hiç mi anlamadınız, şüphelenmediniz? Belki...Hatta evet...Fakat, arkadaşınızla birlikte olmak hoşunuza gidiyordu. Yani kime süpürge ettiniz kendinizi? Egonuza:)
Yaşamda herkes ne yaparsa kendisine yapar. Çünkü evren sizden ibarettir, siz olaylara ve kişilere anlam yüklersiniz. Ve inanın yaşadığınız her şeyin sorumluluğu yalnızca size aittir. Ne var ki, insanlar günah keçisi aramaya meraklılardır, böylelikle kendi "egolarını" hafifletir, masum çıkarırlar. Bunu, başka bir yazımda işleyeceğim. Ancak, diğer yazıma kadar lütfen, attığınız her adımın ve başınıza gelen her şeyin sizin eseriniz olduğu gerçeğini kabul edin.

Sevgiler...Ve süpürgesiz yaşamlar...


BURCU AŞÇI
06.04.2010
ISTANBUL