27 Şubat 2010 Cumartesi

Kelam Damlası: Adem Seviyesi


Esasen tüm kutsal kitap tek bir insanın hikayesini anlatır arka plandaki manada..."İnsan"ın safhalarıdır tüm yaşananlar...Ve aşama aşama ruhun seviyeleri semboller ve hikayelerle bizlere anlatılmak istenir.


Şimdi size bir soru yöneltsem, eminim ilkinde hepiniz hayır diye yanıt verirsiniz: Kutsal kitapta adı geçen Adem'i tanıyor musunuz? Seslerinizi duyar gibiyim. "Hayır ama duydum, biliyorum." "Yahu, ilk insanı ben nasıl tanıyayım, böyle soru mu olur?" " Ne demek bu şimdi?" Cümleleri kendinize göre çoğaltabilirsiniz.


Peki, ben size şöyle bir yanıt versem: Evet, hepimiz Adem'i tanıyoruz çünkü Adem zaten biziz. En azından kendi adıma konuşursam, kendi Adem'imi epey yakından tanıyorum.


İlkin şunu söylemekte fayda var, Adem ilk yaratılan insan değildir. Bu, günümüz bilim adamlarının verileriyle bile uyuşmaz çünkü dünya ve canlıların hatta ilk insan kalıntılarının Adem'den daha önceye dayandığını biliyoruz. Adem, ilk soru soran insandır. "Ben"liğini keşfeden ilk insan...


Hikayeye geri dönersek, Adem ile Havva Aden bahçesinde neşeli bir halde dolanırken, yılan ve Havva'nın baskıları sonucu Adem'in elmayı yemesiyle birden çıplaklıklarının farkına varırlar. Onlara seslenen Tanrı'yı bile göremez. Ve korktuğunu söyler Adem...


Çok genel olarak geçtiğim bu hikayede yılanın insan egosunu yani alma arzusunu sembolize ettiğini önceki yazılarımda sizlere aktarmıştım. bkn: http://kabuldergahi.blogspot.com/2009/11/kelam-damlas-gunah-nedir.html


Adem, Tanrı ile birken, Tanrı'yı bilebilmesi için O'ndan kopması gerekiyordu. Çünkü bizler ancak zıtlıklarla kavramları tanımlayabiliriz. Sonsuz ışığı anlayabilmek için karanlığa ihtiyaç vardır. İhsan'ı alabilmek için önce yokluğa düşmek gerekir. Ayrılıklar ve hasret olmasa sevgilinin değeri nasıl anlaşılır?


Adem, elmayı aldığında yani egonun arzusuna boyun eğip sadece kendi için aldığında, çıplaklığını fark eder. Yani kendi "ben"inin farkına varır. O ana dek, Tanrı ile bir olduğundan kendisini bile Tanrı sayma eğilimindedir.Tanrı'yı yani Sevgi ve İhsan'ı algılayabilmesi için önce ondan farklı olduğunun bilincine varmalı...Bunu sağlayacak olanda ego'nun kendisidir. Bzim meşhur yılanımız yani egomuz, bizi kendimiz için almaya yönlendirir, ihsanı unuturuz ve Işık'tan ayrı düşeriz.


Seviyeler arasında en altta yer almasına rağmen dünyamızda Adem düzeyine bile gelememiş niceleri bulunmakta...En azında Adem, ego'sunun farkına vardı, dönüşüm ve değişime kendini sevk etti (yani tövbe etti) ve Nuh düzeyine geçti...Yani ıslah etme düzeyine...


Şimdi sorsam size Adem'i tanıyor musunuz diye?

Yaşantınızın pek çok safhasında Adem seviyesinde kalmadınız mı? Ben, örneğin, bundan beş sene öncesine dek özel yaşantımda nerdeyse Adem denilecek bir seviyedeydim. Ama birden başıma gelen olaylarla, kendi yılanımı yani ego'mu keşfettim. Ve Işık'tan ne kadar ayrı olduğumu anladım. Bunu anlamaya başladığımda bile o Işık, azar azar bana doğru esmeye başladı.


Bu yüzden Adem'inizi keşfedin...Bırakın elmayı ya da armutu, ne yediğiniz fark etmiyor, ya da ne aldığınız...Ne giyip ne içtiğiniz...Ne taktığınız...Esas kendi yılanınız size doğru kıvrıldığında bir an düşünün: Bu sahne tarihte kaç kere tekerrür etti? Ego'nuz kaç kez sizi almaya yönlendirdi...Ve her aldığınızda aslında ihsan etmek varken, sadece dipsiz bir kuyu gibi kendinize alarak Işık'tan ne kadar mahrum kaldınız...Soruyor musunuz bunları? Fark ettiniz mi? O halde Adem seviyesine hoşgeldiniz...Umarım bu bilinçten sonra bulunduğunuz seviyeyi ıslah ederek bir üst aşamalara yürüyebilirsiniz...


Derleyen: Burcu A.