29 Mayıs 2010 Cumartesi

Bilge Katresi: ADEM VE HAVVA HİKAYESİ


Egomuz, bir başkasını sevmeyi başarabilmekten bizleri alıkoyan yılandır.

Adem, Havva ve yılan hikayesinin arkasındaki anlam gerçekten çok basittir. Yılan, erkek ve kadın yani Adem ve Havva arasında ifşa olmuş egoyu temsil eder. Ve gerçekten bütün hikâye bu.
Örneğin, farz edelim genç, mutlu bir çift birbirlerine aşık oldular. Kucaklaşır, öpüşür, beraber güler, sinemaya vb. yerlere giderler. Daha sonra evlenir ve birlikte yaşamaya başlarlar ve her şey mükemmeldir. Onlar Aden(cennet) bahçesindedirler.

Ve aniden yılan(ego) gelir. Tartışmaya başlarlar. Daha sonra birbirlerine karşı avantaj sağlamaya başlıyorlar ve öyle ki 'O'nu (karşı cinsi) bir şekilde kendi istediğim gibi nasıl yapabilirim?' gibi ince hesaplamalar yapıyorlar. Bu bizlerde de gerçekleşir çünkü yılan(içimizdeki ego) başkasını sevmemize engel olur ve başlangıçtan itibaren sevgimizin egoistik olduğunu gösterir.

Bu koşullar altında, sevgiye en yakın duruma gelebilmemiz için, gün be gün yapabileceğimiz kadar egolarımızı teslim almalıyız. Ancak, bu halen problemi kökten çözmez ve bize koşulsuz, gerçek bir sevgi sağlamaz. İşte burada Kabala, bize başka bir çözüm sunar: Kökte ruhumuzu ıslah etmek veya partnerimizden bizi ayıran yılanı(ego'yu)ıslah etmek.

Bunu yapmak için, her iki partner bu dünyada hayatlarının üzerinde bir amacın olduğunu fark etmelidirler. Daha sonra aynı zamanda onlar, bunu(maneviyatı) sadece hayatta bir partnere manevi yola onlarla beraber yürüyecek birisi vasıtasıyla edinebileceklerini fark edecekler. Bu 'Erkek, Kadın ve aralarında Kutsal Varlık' vardır ayetinin anlamıdır. Bu demektir ki, kutsal varoluşa, maneviyata erişebilmek için, bizler kendi aramızda doğru bir şekilde bağ kurmalıyız.
O zaman, birbirlerine avantaj sağlamak yerine, Adem ve Havva birbirlerini tamamlamalıdırlar. Ve yılan, onları ayrı olarak kullanmak yerine, Üst Gücü-Kutsal varlık veya Yaratan- onlara ifşa etmek için itici bir güç haline gelecektir.


BNEİ BARUCH KABALA MERKEZİ

MICHAEL LAITMAN

8 Mayıs 2010 Cumartesi

Kelam Damlası: Kabala ve Ateizm




Kabala yani mana ilminin diğer din ve inanç sistemleriyle olan ilişkisini yazmaya başlamadan önce, Kabala'nın Tanrı'nın olmadığını savunan ateizm ile olan ilişkisini yazmaya karar verdim. Yazımın ilerleyen kısımlarında zannedersem tahminlerinizin zıddında bir bakış açısını keşfedeceksiniz.

Öncelikle, bu konuyu neden ele aldığımı açıklayayım. İngiltere'nin ve dünyanın en ünlü bilim adamlarından - ve ateist olan- Richard Dawkins'in makale ve kitaplarını beğenerek okurum. Geçenlerde Tanrı Yanılgısı ile Şeytan'ın Papazı adlı kitaplarına tekrardan göz atarken, pek çok yerde aslında Dawkins'in ne kadar da Kabalist bir bakış açısına sahip olduğuna tanık oldum. Hiç şaşırmayın! Kabala'da en önemli gerçeklerden biri en büyük Yaratan kanıtı olan Kainat kitabını okumaktır. Bunu en iyi şekilde yapabilen bir bilim adamının ise az çok Kabalistik düşünce taşıması ise gayet doğal bir sonuçtur.

Başlangıç olarak belirtmem de fayda var ki, Kabala belli bir din tekelinde değildir. Her ne kadar Eski Ahit'in tefsiriyle başlamış bir Yahudi Sufizmi olsa da, evrensel mesajlar içermesi ve evrende ki tek gerçekliğin bireyin içindeki tüm güçleri ortaya koyarak Yaratan'ı giyinmesi gerçekliğini temel aldığından, dünyanın pek çok ülkesinden ve ırkından, dolayısıyla da pek çok dinden izleyeni bulunmaktadır. İlla ki daha anlaşılır bir örnek vermem gerekirse, bizdeki Mevlevilik ile benzetme yapabiliriz. Nasıl ki Mevlevilik, insan-ı kamil olabilmek adına izlenen bir tarikat yani yol ise, ve dünyanın pek çok yerinden takipçisi var ise, işte Kabala'da bunun gibidir. Aradaki farkı soracak olursanız, Kabala, Mevlevilik, Budizm, Sufilik,vb gibi yollardan çok daha önce var olmuş ve diğerlerinin oluşumunda rol sağlamıştır.



Yalnız, dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var ki altını çizmekte fayda göreceğim: Her Kabalist, gerçek anlamda Kabalist değildir. Üzülerek belirtmeliyim ki, bu iş üzerinden rant sağlamak isteyen pek çok sözde Kabalist yazar, kurum ve dernekler vardır. Örneğin, Madonna'nın bağlı olduğu Kabala cemiyetinin popülerliği tartışılmaz ancak gerçek bir mana okulu olduğu tartışılır. Kırmızı bilezik takmak, kutsal su dağıtmak (dünyanın her yanı kutsal iken bu kutal su nerden yaftalanmıştır ilginç!) ya da İbrani tabirlerini kullanmak gerçek mana ilmi ile hiç bir bağı olmayan hareketlerdir. Çünkü Kabala, sizin dışta yaptıklarınızdan ziyade sizin içinizdeki ıslah ile ilgilenir. Ve en önemli ayrıntı ise, hiç bir Kabala hocası sizden üzret talep etmez. Yaratan'dan alınan Işık, tıpkı Yaratan'da olduğu gibi karşılıksız verme ilkesine dayanarak öğrenciye verilir. Bugün, dünyada en saygın Kabala eğitimcisi ise Dr. Michael Laitman'dır. Tıpkı bir Sufi dergahında mürşidin yetişmesi gibi, ünlü Rav'ların yanında yetişmiş ve Bnei Baruch adlı pek çok dilde yayınları olan ve ders veren Kabala okulunun kurucusudur. Hiç bir şekilde para talep edilmemektedir. O yüzden, bir gün olur da Kabala'yı öğrenmek istediğinizde hoca (!) olarak atfedilen şahıs sizden ücret talep ederse, yapacağınız tek şey kendi yolunuza devam etmek olmalıdır.




Yahudi, Hristiyan, Müslüman, Pagan ve Budist...Pek çok Kabala öğrencisi, dinlerinden feragat etmeden, bilakis edindiklerini dinlerine de aktararak, tek amaçları olan kendini gerçekleştirme olgusunu yaşama geçirmeye çalışıyorlar.

Peki, nasıl olur da bir ateist Kabalistik düşünceyi içinde barındırabilir?

Günümüzde atesitlerin pek çoğunun Tanrı fikrini reddetme nedenlerinden en genelgeçeri "din" olgusudur. Hem sevip hem ateşlerde cezalandıran, günde kaç kez burnunu karıştırdığının melekleri aracılığıyla çetelesini tutan, kendisi adına diğer insanlarla savaşılmasını emreden, kadınların ikinci sınıf sayılmasına müsade eden, oğlunu yollayıp sonrada çivileyip öldürten, ya da kendisini sadece bir halka ait ilan eden "insan figüründe" bir Tanrı fikri elbette ateistlerin karşı çıktığı "haklı" noktadır. Haklı diyorum çünkü mana ilminin bakışına göre de böyle bir Tanrı "yoktur." Bu noktada ateistler ile hemfikiriz.

Bir başka uzlaşılan nokta ise, doğa ve bilime olan saygıdır. Stephen Hawking ve Richard Dawkins gibi büyük bilimadamları her daim evrenin işleyişini ve doğayı yüceltmişlerdir. Bir Kabalistin esas amacı da budur. Kainat kitabını okuyabilmek...Ki Yaratan'ın işlerinin mükemmelliğini, daha da doğrusu, Yaratan'ın kendisini görebilmektir. Bir ceviz ağacını incelemek, sayfalar dolusu kutsal metin incelemekten inanın sizi daha çok Yaratan'a yaklaştırır.




Esasen, ateistlerin çoğu, evrenin muhteşem bir formüller dizaynı olduğunu söylerler.

Ve Kabala'nın buna hiç bir itirazı yoktur.

Çünkü, Kabalistik bakış açısına göre, kainattaki tüm bu formüllerin toplamına Yaratan adı verilir.

Görüldüğü gibi, Einstein, Hawking veya Dawkins gibi ateizmi savunan saygın bilimadamlarının farkında olmadan Kabala inancı doğrultusunda olduğunu anlayabiliriz. Aslında şaşılacak bir şey yok: Evrende "tek" bir gerçeklik var ve dünyayı "farklı" şekillerde dolaşıyor. Tıpkı tek bir sakızı herkesin farklı çiğnemesi gibi.

Yazının sonuna ise kendi kişisel görüşümü eklemek istiyorum: Kanımca, ateist kişilerin reddettiği Yaratan değil, fakat bize Yaratan olarak dinlerin dayattırdığı sistem...Sistemi reddettikleri anda -ki sistemin bir sonucu olarak- Yaratan'ı da reddetmiş gibi oluyorlar. Gerçi siz ne kadar reddederseniz reddedin, bu mükemmel evrenin içindeyseniz zaten Yaratan sistemin içinde yani Yaratan'ın bir parçasısınız. Kısacası, ateist bile olsanız siz Yaratan'ın bir başka yönünü temsil eden ve iyiye hizmet eden Yaratan'ın yansımasından ibaretsiniz.

İnsan, bir kez tüm evrene mana ilminin gözüyle baksa, Yaratan suretinin ifşasını her yerde görebilir.


BURCU AŞÇI
8 MAYIS 2010
ISTANBUL.