26 Ocak 2010 Salı

Kelam Damlası: Giydirilmiş Benlik: EGO


Yaratan, insanı kendi benzeyişinde yarattı. Bu demek oluyor ki, hepimizin öz'ünde aslında mükemmel olan Yaratan formülü/ düşüncesi yer almaktadır. Yaratan'dan kopan ışık damlaları gibiyiz. Yani hem O'yuz hem de değiliz. Öncesinde de belirttiğim gibi, bizler O'nun birer yansıması/ halefiyiz bu dünyada...


Aslında Yahudilik ve İslamiyet, işin bu kısmını gayet iyi algılayıp şöyle özetlemiştir: Her insan günahsız doğar. Hatta İslamiyet bir adım daha öne gidip bunu, Allah'ın kimi sıfatlarının insan da var olduğu şeklinde- doğrudur- açıklamıştır. Malesef, Roma paganizminin etkisinde kalan Hristiyanlık, bu öz'ün mükemmeliğini, doğultan günahlı olmak gibi yanlış bir imaj içerisine sokmuştur. Halbuki, yaratılan insan, Yaratan'dan kopan bir ışık huzmesi olarak, özbenliğinde onun izlerini taşır.


İsa'nın anlatmaya çalıştığı- ki kendisi büyük bir Kabalist idi- doğuştan günahlılık değildir. Aksine, O, Baba ve ben biriz derken, Tanrı ile insanın aynı özden geldiğini ima eder. Tövbe edin demesi ise kendi giydirilmiş benliğinizi transformasyona uğratmanızdan ibarettir. Ki, bu makalede, transformasyondan önce, bizi sürekli reaktiviteye iten ve Yaratan'dan uzaklaştıran ego'muza değineceğim.


Laitman'ın da belirttiği gibi, esas özgecil benlik dediğimiz bizim Yaratan'dan kopan ve onunla bir olan yönümüzdür. Fakat, bir de sürekli incinen, kıskanan, öfkelenen kısacası her daim reaktiv davranan bir ikinci biz daha vardır ki ona da "ego" adını veriyoruz. Bizim geçmiş yaşantılarımız, reşimotlarımız, ailemizin öğrettikleri, önyargılarımız, vb. zaman içerisinde özgecil ben'imizi birer kabuk gibi kaplıyor. Ve malesef kırılmaları da yıllar geçtikçe güçleşebiliyor. İşte, oluşan bu ikinci benlik bizim egomuz olarak adlandırılıyor.


Ego, var olan koşullarla çelişir, bir nevi öz doğamız ile durmaksızın bir savaş içerisindedir. Bizi sinirlendiren ve yıprandıran pek çok şey ondan kaynaklanır. Çünkü, insanın özgecil benliği Yaratan formundan geldiği için, zaten doğa ile uyumlu ve sükunet içerisinde olabilmektedir. Ne var ki, ego bu doğal akışı genellikle baltaladığı için, dikkat edin, tüm dinlerde bir tövbe söz konusudur. Ancak, ilkel seviyede kalan insanoğlu bundan sadece bir şeyleri bir daha yapmamak adına ilahi güce söz vermek gibi yanlış bir anlam çıkardığından, siz de bilirsiniz ki çoğu tövbeler bozulur. İsa'nın bahsettiği ve aslında Mevlana ile kimi doğu felsefelerinin de anladığı tövbe ise, insanın egosunu ıslah edip özgecil benliğine kavuşmasından, bunun neticesinde ise kainatla uyumlu yaşamasından ibarettir. Zaten o seviyeye erişmiş biri ise insan-ı kamil olup Yaratan ile birdir.


Şimdi, ego konusuna kimi örnekler vermek istiyorum. Misal, bir arkadaşınız size o gün günaydın demeden geçti. Ve şöyle diyorsunuz: "Salak şey, terbiyesiz suratına günaydın diyorum ama bakmadan geçiyor." Burda konuşan o iç sesiniz var ya, işte o sizin egonuz. Çünkü " sen beni nasıl yok sayarsın" demeye getiriyor. Ve durduk yere sizi on dakikalığına olsa da sinirlendiriyor. Bu tabi ki çok basit bir örnekti.

Ya da şöyle de olabilir: Bir türlü istediğiniz gibi iş bulamaktan şikayetçisiniz, telaş içinde gergin bir ruh haliyle dolanıyorsunuz. Ve yalnız kaldığınız bir an içinizde bir ses yükseliyor: " Zaten ben hep şanssız oldum, bahtım yok, hiç kimse beni anlamıyor dinlemiyor, beni kaale almıyorlar." Bakın, egonuz ne güzel sizi olumsuz fikirlere teşvik ediyor. Çünkü, onun en büyük amacı her daim kabul görmek, kendini korumaya almak. Ego, aslında evrenin kendi zaman akışından telaş duyar. Çünkü, tüm kontrol kendisinde olsun ister. Fakat, özgecil ben'iniz ise Yaratan'ı giyindiği için, kainatın akışına kendisini bırakmayı bilir. Bu yüzden, Kabalist bir dua da şu söylenir: "Göklerde olduğu gibi yeryüzünde de senin isteğin olsun." Bunu, ancak Yaratan ile bir olabilen özgecil benlik söyleyebilir, çünkü senin düşüncen zaten Yaratan düşüncesi olmuştur.


Ego konusuna bundan sonra pek çok kere değineceğiz. Hatta, bu konunun ıslahı için- kendiminde denediği- birkaç alıştırma da sunacağım.

Bu makale sonunda sizden istediğim, "ego"nuzun farkındalığına varmanızdır.

Farkında olarak birkaç gün kendinizi gözlemlerseniz, aslında içinizde ıslah edilmeyi bekleyen bir "ben" olduğunu görebilirsiniz.


Burcu A.