1 Şubat 2010 Pazartesi

Ayet İncisi


Kardeşlerim, biz öğreticilerin daha titiz bir yargılamadan geçeceğimizi biliyorsunuz; bu nedenle çoğunuz öğretici olmayın. Çünkü hepimiz çok hata yaparız. Eğer bir kimse sözleriyle hiç hata yapmazsa, bütün bedenini de dizginleyebilen yetkin bir kişidir. Bize boyun eğmeleri için atların ağızlarına gem vurursak, onların bütün bedenlerini de yönlendirebiliriz. Bakın, gemiler de o kadar büyük olduğu ve güçlü rüzgârlar tarafından sürüklendiği halde, dümencinin gönlü nereye isterse, küçücük bir dümenle o yöne çevrilirler. Bunun gibi, dil de bedenin küçük bir üyesidir, ama büyük işlerle övünür.Bakın, küçücük bir kıvılcım ne kadar büyük bir ormanı tutuşturabilir! Dil de bir ateş, bedenimizin üyeleri arasında bir kötülük dünyasıdır. Bütün varlığımızı kirletir. Cehennemden alevlenmiş olarak yaşamımızın gidişini alevlendirir. Her tür yabani hayvan, kuş, sürüngen ve deniz yaratığı insan soyu tarafından evcilleştirilmiş ve evcilleştirilmektedir. Ama dili hiçbir insan evcilleştiremez. Dil, öldürücü zehirle dolu, dinmeyen bir kötülüktür. Dilimizle Rab'bi överiz. Yine dilimizle Tanrı'nın benzeyişinde yaratılmış olan insanlara söveriz. Övgü ve sövgü aynı ağızdan çıkar. Kardeşlerim, bu böyle olmamalı. Bir pınar aynı gözden tatlı ve acı su akıtır mı? Kardeşlerim, incir ağacı zeytin, ya da asma incir verebilir mi? Aynı şekilde, tuzlu su kaynağı tatlı su veremez.


Yakup 3. Bölüm

Bilge Katresi:Mesnevi'den Seçmeler


*Aşk, Allah sırlarının usturlabıdır.(Usturlab: Güneşin yüksekliğini ölçen alet) Dilin tefsiri pek aydınlatıcıdır. Fakat dile düşmeyen aşk, daha nurludur .
*Vakit keskin bir kılıçtır. Sufi, vakit oğludur. Yarın demez, anı değerlendirir.
*Sırların gönülde kalırsa, muradın çabuk gerçekleşir. Tohum toprağa gizlenirse yeşerir.

*Manâ yüzünden yükselmek, temiz ruhlara nasiptir .

*Putların anası nefistir.

*Akarsu nerdeyse orası yeşerir. Gözyaşı varsa rahmet gelecektir.

*Üç şey hakkında dudağını kıpırdatma: Gittiğin yol, paran ve mezhebin .

*Birkaç gün su içmeyi bırak. Ağzını ebediyet şarabına daldır ki hakikât içesin.
MEVLANA

Kelam Damlası: Etki ve İlgi Alanı Arasındaki Fark


Hiç, gün boyu ya da yaşam boyu sizi endişelendiren ve sıkıntıya sokan olayları oturup bir gözden geçirdiniz mi? Eğer yapmadıysanız, lütfen, bir on beş dakikanızı ayırıp düşünün derim.

Çünkü, kaygı duyduğunuz pek çok şey sizin ilgi alanınızda yer almaktadır. Peki nedir bu etki ve ilgi alanı?


İlgi alanı, sizlerin dışında gerçekleşen olaylar silsilesinden ibarettir. Daha net bir anlatımla, sizin direkt olarak müdahale edemeyeceğiniz ve değiştiremeyeceğiniz olaylardır. Bunun aksine, etki alanı ise, sizin içinizin aynasıdır ve sizi siz yapan şeylerdir. Yani, rahatlıkla kontrol sizin elinizdedir. Örneğin, tarih sınavından geçer not alabilmek sizin etki alanınızdır. Çünkü, dersi dinler ve düzenli bir şekilde çalışırsanız, bunun doğal sonucu olarak başarıyı elde edersiniz. Ancak, sevgilinizin daha sıcak davranmasını istiyorsanız, bu sizin ilgi alanınızdır. Neden mi? Çünkü, sevgilinizin düşüncelerinin içine girip bir değişim yaratamazsınız. Bu, onun etki alanıdır fakat sizin ilgi alanınızda kalır.


Ama, gelin size iyi bir haber vereyim. Şunu sorduğunuzu duyar gibiyim de: "E, biraz önceki sevgili örneğindeki gibi, ilgi alanımıza hiç bir müdahalemiz olmuyor mu?". Dedim ya iyi haber vereceğim diye, evet oluyor. Tabi, bu belli bir disiplin ister. Nasıl mı? Yine etki alanınızda iş bitiyor. Eğer siz, sevgilinizin daha sıcak ve ilgili davranmasını istiyorsanız, önce siz kendi etki alanınızda çalışıp kendiniz sıcak ve ilgili biri olmalısınız. Bırakın pozitif enerjiniz etrafa dalga halinde yayılsın...İnanın, samimi bir inançla gelen pozitif ışıktan herkes olumlu bir şekilde nasibini alır.

Bizler, genelde, hep ilgi alanlarımızdaki olaylar adına gerilir ve kendimizi kötü hissederiz. Aslında, kişisel gelişimde bunun için verilen örnek çok doğrudur: Hava yağmur ve fırtınalı ise hemen ruh halimizde somurtuk ya da negatife döner. Yani, ilgi alanından etkileniriz. E, peki havayı biz mi değiştireceğiz? Hem evet hem hayır. Elbetteki fırtınalı bir günü güneşli duruma getiremeyiz fakat etki alanımıza dönerek kendi ruhumuz üzerinde çalışıp "ruhsal havamızı" günlük güneşlik tutabiliriz:)

Bunu daha genele de yayabiliriz. Hani, herkes oturur da çay sohbetlerinde ya da rakı sofralarında "ne olacak memleketin hali" diye ilgi alanları adına vahlanırlar ya...İşte, herkes kendi etki alanında çalışıp kendini ruhsal manada disipline edebilse, bu kelebek etkisi yapıp, pek çoklarına ışık gibi yayılır ve kurtarılması gereken bir memleket de kalmaz ortada. Çünkü, o memleket, en azından çoğunluğun katkısı ile, yaşanabilir bir yerdir artık.


O halde bu hafta hepimiz etki alanlarımıza daha çok konsantre olup bunun uzun vadedeki bize olumlu dönüşünü görmeye çalışalım.


Burcu A.