28 Nisan 2010 Çarşamba

Kelam Damlası:Proaktiv olmak...


İnsanların belirli bir duruma karşı göstereceği iki türlü davranış şekli vardır. Birincisi,ki malesef çoğumuzun yaptığı, reaktiv olmaktır. Diğeri ise, kendimizi ıslah etmede en büyük taşlardan biri olan proaktivite yoludur.


İsa Hoca'nın söylemlerinden birinde, ağızdan giren hiç bir şeyin insanı kirletmediği fakat ağızdan çıkana dikkat edilmesi gerektiği belirtilir. Ne kadar doğru bir bilgelik! Eski Ahit'te Süleyman'ın Özdeyişleri'nde de sıkça yer alan bir konudur bu. Özdeyişler 18:7'de "Akılsızın ağzı kendisini mahveder" diye yazar. Aynı şekilde Yakup'un Mektubu'nun 3. bölümünde de Dizginlenemeyen Dil başlığı altında insanın anlık öfkesine yenilerek sarfettiği sözlerin ileride kendisine bumerang gibi dönüşünü görebiliriz. Bektaşilik de bunu "eline, beline, diline hakim ol" diyerek kısaca özetlemiştir. En basit örnekle ise bilindik bir Türk atasözü bize bu hakikati bir kez daha anımsatır: "Öfkeyle kalkan zararla oturur."


Yukarıda örneklediğim pek çok durum bizim reaktiviteye yenik düştüğümüz anların temsilidir. Ve reaktiv davranma nedenimiz ise "egomuz"dan ibarettir.


Örneğin, bir arkadaşınızla tartışırken size "salak mısın bunu anlayamadın" gibi bir cümle kurdu. Burada çoğumuz reaktiv davranarak "sen bana nasıl hitap edersin, esas salak sensin, haddini bil" vb. sözler sarfederiz. Dikkat edin, bu sinirin altında, söylenen ufacık bir lafın bizim "egomuzun bam teline dokunulması" söz konusudur. Ego yaralanır, incinir ve öfkelenir. Bunun sonucunda, hiç abartmıyorum, belki de o arkadaşınızla birkaç dakika içinde gülüşüp barışacakken, bir ömür birbirinizin suratına bile bakmayabilirsiniz. Nasıl demeyin, ego kavganın sonrasında bir de "kim arasın" diye sahte bir gururla karşınıza dikilecektir.


Peki, belki gerçekten de arkadaşınız haksız, belki sizi yanlış anladı ve ona göre bir tutum içerisine girdi, belki de o gün çok gergin bir günüydü ve size patlayacağı tuttu. O an da derin bir nefes alıp şöyle deseniz nasıl olur? "Hmm olabilir, belki de konuyu anlamamışımdır. İstersen bir daha anlat irdeleyelim veya çok önemli değilse boşver, başka zamana bırakalım." İşte bu noktada, karşınızdaki de size olumlu veya nötr bir tavır takınacaktır. Çünkü onun egosuna saldırmadınız. Hatta, öyle ki, usta bir manevra ile olayı anlamamış olduğunuzu da kabullenerek egosuna ufak bir yem bile attınız. Dahası, ona seçme şansı da verdiniz: "İstersen anlat ya da boşverelim." Ve karşınızdakinin egosunu yatıştırdığınız için, hiç bir sorun çıkmadı. Ya konuyu bir kez daha ama bu kez sakince, onun da aklı selimken konuştunuz ya da önemsiz bir konu ise üzerinde bile durmadınız. İşte proaktiv olmak budur. Ve bir ipucu vereyim: Aslında burda tüm kontrol sizin elinizde oldu ve sizin tavrınız olayı yönlendirdi. Halbuki reaktiv bir şekilde bağırıp çağırarak yalnızca işin zarar kısmını üstlenecektiniz. Kutsal Kitap yazılarında dendiği gibi, biri seninle bir kilometre yürümek istiyorsa sen ona iki kilometre yürümeyi teklif et...


Proaktiv olmayı aile ilişkilerinizde, iş ortamınızda ve özel hayatınızda başarabildiğiniz takdirde, ruhunuzu ıslah etmekle kalmayıp daha olumlu ve mutlu bir yaşama da adım atmış olursunuz.


BURCU AŞÇI

28.04.2010

ISTANBUL