16 Aralık 2009 Çarşamba

Kelam Damlası: DUA BİNA ETMEK


Hepimiz belki de her gün ellerimizi göğe doğru açıp Tanrı'ya yakarıyoruz. Dinsel seviyede "dua" denilen bu eylemde, bilmem hiç fark ettiniz mi, sürekli alma arzumuz ile Yaradan'a gidiyoruz. Daha da önemlisi ise, dua esnasında sunduğumuz konularımızın pek çoğu materyal yaşam ile ilgili. Örneğin, daha iyi bir iş bulmak, kendimize eş bulmak, çok para kazanmak, beğendiğimiz kazağı alabilmek veya sınavlarımızdan geçer not alabilmek. Bu liste daha da uzayabilir, ki bazı zamanlarda da Tanrı'ya uzun bir liste ile gittiğimiz olur.


E, ne var şimdi, kitaplarda bile Tanrı'dan isteyeceğim yazmıyor mu? diye düşünebilirsiniz. Fakat, buradaki esas temel sorunlardan biri ise Tanrı algılayışımız. Bizler Tanrı'yı daima kendi dışımızda, bizden kopuk ve bir nevi insan figüründe düşlediğimiz için, sanki yukarılarda tahtında oturan bir kraldan bir şeyler istiyor gibiyiz.


Halbuki Yaratan düşüncesi bizim içimizde yer almaktadır. O özden geldiğimize göre, onun özelliklerinin bu dünyadaki aynası gibiyiz. Tek engel ise benliğimizin bize adeta hükmedercesine yaptığı baskılama sonucu ortaya çıkan alma arzumuzdur. Bu arzumuzu ve ego dediğimiz giydirilmiş benliğimizin olumsuz yönlerini ıslah ettiğimiz takdirde, Tanrı'nın özünden kopan esas özgecil ben'imiz ortaya çıkıp ışığını yaymaya başlar. O vakit, İsa'nın dediği gibi "dileyin verilecek, kapıyı çalın açılacaktır." Yani, istediğiniz pek çok şeyi- elbetteki sadece kendi benliğiniz adına bencil bir alma arzusu ile değil- elde edebilirsiniz.


O halde, esas amacımız benliği ıslah etmek olmalıdır. Bu ıslah kişiden kişiye farklılıklar gösterir. Çünkü hepimizin yaşamımızdaki izlenimlerimiz ve eksikliklerimiz farklıdır. Aslolan, bu ıslahı gerçekleştirmeden önce kendi "eksikliklerinizin" farkında varmaktır. Örneğin, sabırsız bir insansınız ve arkaya dönüp baktığınızda bunun size zarar vermiş olduğunu görüyorsunuz. İşte sizin dua konunuz bu olmalıdır. Çünkü en genel tabiri ile dua, eksikliğin farkındalığıdır.


Bu farkındalığı ortaya koyduktan sonra ise dua bina etmeye başlarsınız. Yukarıda verdiğim sabırsızlık örneğinden konuyu açmaya devam edelim. Tez canlısınız, istediğiniz her şeyin anında olmasını istiyorsunuz, olmayıncada ya gergin ya da mutsuz bir ruh haline giriyorsunuz. Bu da sizin iş ortamınızı etkiliyor ve sürekli iş değiştiriyorsunuz. Ve oturup Tanrı'ya " bana başka bir iş lütfet, ya da şöyle şöyle olan bir iş ortamı istiyorum" diyorsunuz. Peki, evrensel sistem size bu imkanı sundu diyelim. Ama sonuç yine değişmeyecek ki ! Çünkü "siz" değişmediniz. Siz, yine ıslah olmamış benliği ile devam eden sizsiniz. İşte bu noktada sizin duanız, "sabır erdemini" edinmek olmalıdır. Çünkü bir kez o erdemi edinirseniz, zaten dış etkenler sizi rahatsız etmeyecektir ve siz yaşamınızda odaklandığınız planlarınızı sükunet ile realiteye geçirebilirsiniz.


Dua bina etmeye bir başka örnek şu olabilir: Diyelim siz lise öğrencisisiniz. Ve Tanrı'ya falanca sınavı geçmek için dua ediyorsunuz. O bitiyor, sonra üniversite sınavı için, o bitiyor finallerden geçer not almak için, vb. dua ediyorsunuz. Tabi bütün bunlar aslında sizin çabalarınızla gerçekleşeceğinden, sizin ruh halinize göre kimi vakit düşüş yaşıyor kimi vakit ise kazanıyorsunuz. Ama burda sürekli bir durumu kotarmak hali var. Üstelik yolunuzdaki pek çok şey size engel gibi görünüyor ve çoğu vakit sıkılıyorsunuz.

Bir de bir başka öğrenciyi ele alalım. O, ne istediğini biliyor. Kendiniz analiz etmiş. Ve gözünü en tepeye dikmiş. "Ben hukuk alanında doktora yapacağım." Bu kişi, o noktadan itibaren, elbette arzusunda samimi ve güçlü ise, duasını bina etmiş oluyor. Seneler boyunca yürüdüğü yollar ona zul gelmiyor. Bazı anlar başarsızlığa uğrasa bile onun duası sağlam bir temele inşa edilmişse, asla pes etmiyor ve bilin bakalım ne oluyor? Tüm kainat sistemi de onun bu arzusu adına çareler üretmeye başlayıp ummadık kapılar açıyor.


Eliniz ve kolunuzla yaptığınız bir takım hareketler veya anlamadığınız bir dilde sadece ezbere dayalı ettiğiniz dua'nın Yaratan ile size bir yakınlık sağlamayacağı su götürmez bir hakikattir. Çünkü Yaratan düşüncesi zaten sizin içinizde, özgecil benliğinizde bulunmakta. O halde, bizim esas duamız, eksikliklerimizin farkına varıp onları ıslah ederek, tekrardan o ışığa kavuşmaktır.


Derleyen: Burcu A.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder